onlineodev.com`u daha etkin ve verimli kullabilmeniz için, yandex.com.tr, bing.com, yahoo.com gibi arama motorlarını kullanmanızı tavsiye etmektedir.
69 kez görüntülendi
Biyoloji kategorisinde tarafından 27 252 824

1 cevap

0 beğenilme 0 beğenilmeme

tarafından seçilmiş
 
En İyi Cevap

8. Bazı varyasyonların kalıtsal olmaması nasıl açıklanır?

Cevap

Bazı varyasyonların kalıtsal olmaması, genlerde veya DNA parçalarında bir değişiklik olmadan, genin belirli bir özelliğini belirleyen alellerin işleyişinde meydana gelen değişikliklerden kaynaklanır. Bu varyasyonlar, sadece etkilenen bireyi ilgilendirir ve yavrulara aktarılmaz. Bu tür varyasyonlara kalıtsal olmayan varyasyonlar denir.

Kalıtsal olmayan varyasyonların nedeni, genellikle çevresel faktörlerdir. Ortamın sıcaklığı, ışık ve su miktarı, beslenme, kimyasal maddeler ve mekanik etkiler gibi faktörler, alellerin ifade edilmesini veya baskılanmasını etkileyebilir. Bu da canlıların fenotipinde yani görünen özelliklerinde farklılıklar oluşturabilir.

Kalıtsal olmayan varyasyonların örnekleri şunlardır:

  • Güneş ışığının deri rengini koyulaştırması
  • Spor yapan kişilerin kaslarının gelişmesi
  • Kaza sonucu meydana gelen organ ve doku kayıpları
  • Aşırı beslenme sonucu meydana gelen obezite
  • Ortancaların asidik toprakta mavi, bazik toprakta pembe çiçek açması
  • Daha fazla su ve güneş ışığına ulaşan bitkilerin daha çok uzaması

Bu örneklerde görüldüğü gibi, kalıtsal olmayan varyasyonlar canlıların genetik yapısını değiştirmez, sadece alellerin işleyişini etkiler. Bu nedenle, bu varyasyonlar kalıcı değildir ve yavrulara geçmez. Kalıtsal olmayan varyasyonlar, canlıların çevreye uyum sağlamasına yardımcı olur ancak evrim sürecine katkıda bulunmaz.

9. Biyolojik ıslah çalışmalarının önemini açıklayınız.

Cevap:

Biyolojik ıslah çalışmalarının önemi, canlıların genetik özelliklerini iyileştirme veya değiştirme yoluyla daha verimli, sağlıklı ve dayanıklı olmalarını sağlamaktır. Biyolojik ıslah çalışmaları, insan, bitki ve hayvanlar için faydalıdır. Biyolojik ıslah çalışmalarının önemini şöyle açıklayabiliriz:

  • İnsan sağlığı için önemi: Biyolojik ıslah çalışmaları, insan sağlığı için gerekli olan bazı vitamin ve proteinlerin üretimini artırabilir. Örneğin, altın pirinç adı verilen genetiği değiştirilmiş bir pirinç türü, A vitamini eksikliğine karşı koruma sağlar. Ayrıca, biyolojik ıslah çalışmaları, insanlarda görülen bazı hastalıkların tedavisine veya önlenmesine katkıda bulunabilir. Örneğin, insülin üreten bakteriler, şeker hastalığına çare olabilir.
  • Bitki üretimi için önemi: Biyolojik ıslah çalışmaları, bitkilerin verimini, kalitesini ve direncini artırabilir. Örneğin, kuraklığa veya tuzluluğa dayanıklı bitkiler, su sıkıntısı olan bölgelerde tarım yapılmasını mümkün kılabilir. Ayrıca, zararlılara veya hastalıklara karşı dirençli bitkiler, ilaç kullanımını azaltarak hem çevreyi hem de ekonomiyi koruyabilir.
  • Hayvan yetiştiriciliği için önemi: Biyolojik ıslah çalışmaları, hayvanların et, süt veya yün gibi ürünlerinin miktarını ve kalitesini iyileştirebilir. Örneğin, büyüme hormonu taşıyan balıklar veya inekler, daha hızlı ve daha çok büyüyebilir. Ayrıca, biyolojik ıslah çalışmaları, hayvanların hastalıklara karşı bağışıklığını güçlendirebilir veya yeni özellikler kazandırabilir. Örneğin, örümcek ipeği üreten keçiler veya fosforlu tavşanlar gibi hayvanlar oluşturulabilir.

Biyolojik ıslah çalışmalarının önemi bu şekilde anlatılabilir. Biyolojik ıslah çalışmalarının temeli çok eskiye dayanmakla birlikte, biyoteknoloji alanının gelişmesiyle birlikte daha ileri bir boyuta taşınmıştır. Biyolojik ıslah çalışmalarında geleneksel yöntemlerin yanında modern yöntemler de kullanılır. Modern yöntemler arasında genetik mühendisliği, gen haritalama ve klonlama gibi teknikler sayılabilir. Biyolojik ıslah çalışmalarının avantajları olduğu gibi dezavantajları ve etik sorunları da vardır. Bu nedenle biyolojik ıslah çalışmalarında dikkatli ve sorumlu olmak gerekir.

10. Son zamanlarda antibiyotik kullanımını azaltmak amacıyla sosyal medya üzerinden Sağlık Bakanlığının bilgilendirme çalışmaları, reçetesiz antibiyotik satışının yasak olması, hekimlerin gerekli olmadıkça antibiyotik ilaçları yazmamaları dikkatinizi çekmiştir. Bu durumun sebepleri nelerdir?

Cevap:

Antibiyotik kullanımını azaltmak amacıyla yapılan çalışmaların sebepleri, antibiyotiklerin yanlış veya gereksiz kullanımının hem bireysel hem de toplumsal sağlık açısından ciddi zararları olduğundandır. Bu zararları şöyle sıralayabiliriz:

  • Antibiyotik direnci: Antibiyotikler, bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları tedavi etmek için kullanılır. Ancak antibiyotiklerin gereksiz veya yanlış kullanılması, bakterilerin antibiyotiğe karşı direnç geliştirmesine neden olur. Bu durum, enfeksiyonların daha zor tedavi edilmesine, daha uzun ve daha pahalı tedavilere ihtiyaç duyulmasına ve hatta ölümcül sonuçlara yol açabilir. Antibiyotik direnci, dünyada giderek artan bir sorun haline gelmiştir ve birçok hastalığın tedavisini zorlaştırmaktadır.
  • Alerjik reaksiyonlar: Antibiyotikler, bazı kişilerde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Bu reaksiyonlar hafif bir kaşıntı veya döküntü şeklinde olabileceği gibi, nefes darlığı, tansiyon düşüklüğü, şok veya ölüm gibi ciddi sonuçlar da doğurabilir. Alerjik reaksiyonlar, antibiyotik kullanımının en sık görülen yan etkilerinden biridir ve dikkatli olunması gereken bir durumdur.
  • Sindirim sistemi rahatsızlıkları: Antibiyotikler, sindirim sisteminde bulunan faydalı bakterileri de öldürerek flora bozukluğuna neden olabilir. Bu da ishal, kabızlık, bulantı, kusma, şişkinlik, hazımsızlık, iştah kaybı ve karın ağrısı gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarına yol açabilir. Ayrıca flora bozukluğu, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve enfeksiyonlara karşı savunmasız kalmasına da neden olabilir.
  • Karaciğer ve böbrek fonksiyonlarının bozulması: Antibiyotikler, karaciğer ve böbrekler tarafından metabolize edilir ve atılır. Ancak aşırı veya yanlış antibiyotik kullanımı, bu organlara toksik etki yaparak fonksiyonlarını bozabilir. Karaciğer fonksiyon bozukluğu sarılık, karın şişliği, kanama gibi belirtiler gösterebilir. Böbrek fonksiyon bozukluğu ise idrar yapamama, ödem, yüksek tansiyon gibi belirtiler gösterebilir. Bu durumlar ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
  • Obeziteye neden olması: Antibiyotiklerin obezite ile ilişkili olduğu yönünde bazı çalışmalar bulunmaktadır. Antibiyotiklerin sindirim sistemi florasını değiştirerek yağ depolanmasını artırdığı ve metabolizmayı yavaşlattığı ileri sürülmektedir. Ayrıca antibiyotiklerin hormon dengesini bozarak iştah artışına neden olduğu da iddia edilmektedir. Obezite ise kalp-damar hastalıkları, diyabet, kanser gibi pek çok hastalığın risk faktörüdür.

Bu şekilde antibiyotik kullanımının zararları anlatılabilir. Bu zararları önlemek için antibiyotiklerin sadece hekim önerisi ile, uygun dozda ve sürede kullanılması gerekir. Ayrıca antibiyotiklerin virüs kaynaklı enfeksiyonlarda etkili olmadığı, ateş düşürücü veya ağrı kesici olmadığı da bilinmelidir. Antibiyotik kullanımını azaltmak, hem bireysel hem de toplumsal sağlığı korumak için önemlidir.

11. Doğal seçilim ile yapay seçilimin farkları nelerdir?

Cevap:

Doğal seçilim ile yapay seçilim arasındaki farklar şunlardır:

  • Tanım: Doğal seçilim, doğadaki yaşam şartlarına uyum sağlayan canlıların hayatta kalması, uyum sağlayamayanların ise yok olması sürecidir. Yapay seçilim ise insanlar tarafından canlılar arasında istenen özelliklere sahip olanların seçilerek üretilmesi, istenmeyen özelliklere sahip olanların ise yok edilmesi sürecidir.
  • Amaç: Doğal seçilimin amacı, canlıların çevresel değişikliklere adapte olmasını ve evrimleşmesini sağlamaktır. Yapay seçilimin amacı ise insanların canlılardan faydalanmasını ve isteklerine göre şekillendirmesini sağlamaktır.
  • Etki: Doğal seçilim, canlıların genetik çeşitliliğini artırır ve yeni türlerin oluşumuna yol açabilir. Yapay seçilim, canlıların genetik çeşitliliğini azaltır ve bazı türlerin yok olmasına yol açabilir.
  • Örnekler: Doğal seçilime örnek olarak, uzun boyunlu zürafaların kısa boyunlu zürafalara göre daha çok yaprak yiyebilmeleri ve hayatta kalmaları verilebilir. Yapay seçilime örnek olarak, daha çok süt veren inek ırklarının çoğaltılması, az süt veren inek ırklarının ise türlerinin yok olması verilebilir.

12. Böceklerde pestisitlere karşı oluşan direnç, pestisitin kullanılmasından önce mi sonra mı ortaya çıkmıştır? 

Cevap:

Böceklerde pestisitlere karşı direnç, pestisitin kullanılmasından önce de ortaya çıkabilir. Bu durumda, dirençli böceklerin genetik varyasyonu zaten mevcuttur ve pestisit kullanımı, dirençli olmayan böcekleri öldürerek dirençli olanların hayatta kalmasını ve üremesini sağlar. Böylece dirençli böceklerin oranı artar. Bu tür bir direnç, doğal seçilim olarak adlandırılır.

Böceklerde pestisitlere karşı direnç, pestisitin kullanılmasından sonra da ortaya çıkabilir. Bu durumda, dirençli böceklerin genetik varyasyonu, pestisitin etkisiyle meydana gelen mutasyonlar sonucunda oluşur. Mutasyonlar, DNA’da rastgele değişikliklerdir ve bazen canlılara avantaj sağlayabilir. Pestisite karşı direnç sağlayan mutasyonlar, böceklerin hayatta kalmasına ve üremesine yardımcı olur. Böylece dirençli böceklerin oranı artar. Bu tür bir direnç, yapay seçilim olarak adlandırılır.

13. Bir türde pestisit direncinin kısa zamanda oluşması, türe ait hangi özellikler sayesinde gerçekleşir?

Cevap:

Bir türde pestisit direncinin kısa zamanda oluşması, türe ait şu özellikler sayesinde gerçekleşir:

  • Üreme hızı: Pestisitlere maruz kalan böceklerin üreme hızı yüksekse, dirençli olanların sayısı da hızla artar. Bu da dirençli genlerin bir sonraki nesle aktarılmasını ve pestisite karşı korunmasını sağlar. Örneğin, karasineklerin üreme hızı çok yüksektir ve 1947 yılında DDT’ye karşı direnç geliştirmişlerdir.
  • Genetik varyasyon: Pestisitlere maruz kalan böceklerin genetik varyasyonu fazlaysa, dirençli olanların oranı da fazla olur. Genetik varyasyon, mutasyonlar, rekombinasyonlar ve göç gibi faktörlerle oluşur. Genetik varyasyon, böceklerin pestisitin etkisine karşı farklı tepkiler göstermesine ve bazılarının hayatta kalmasına olanak tanır.
  • Pestisit dozu: Pestisitlere maruz kalan böceklerin pestisit dozu düşükse, dirençli olanların hayatta kalma şansı daha yüksektir. Pestisit dozu düşük olduğunda, dirençli olmayan böcekler de ölmez ve dirençli olanlarla çiftleşebilir. Bu da dirençli genlerin yayılmasını ve sabitlenmesini kolaylaştırır.

14. Endüstriyel kirliliğin ortaya çıkması sonucu güvelerin doğal seçilim yoluyla hayatta kalmasını sağlayan faktörler nelerdir?

Cevap:

Endüstriyel kirliliğin ortaya çıkması sonucu güvelerin doğal seçilim yoluyla hayatta kalmasını sağlayan faktörler şunlardır:

  • Genetik varyasyon: Güvelerin renkleri genetik olarak belirlenir ve farklı renklerde güveler bulunur. Örneğin, İngiltere’de sanayi devriminden önce beyaz renkli güveler daha yaygındı, çünkü ağaç kabukları da beyazdı ve güveler avcılardan gizlenebiliyordu. Ancak endüstriyel kirlilik sonucu ağaç kabukları karardı ve siyah renkli güveler daha avantajlı hale geldi. Bu şekilde genetik varyasyon, güvelerin farklı çevre koşullarına uyum sağlamasına olanak tanır.
  • Çevresel değişiklik: Endüstriyel kirlilik, güvelerin yaşam alanlarını değiştirir ve yeni seçilim baskıları oluşturur. Örneğin, endüstriyel kirlilik, havadaki partikül madde miktarını artırır ve bu da güvelerin solunum sistemini etkiler. Solunum sistemi daha gelişmiş olan güveler, daha kolay nefes alabilir ve hayatta kalabilir. Bu şekilde çevresel değişiklik, güvelerin doğal seçilime uğramasına neden olur.
  • Avcılar: Güvelerin avcıları arasında kuşlar, yarasalar, örümcekler gibi canlılar bulunur. Avcılar, güvelerin renklerine göre onları kolay veya zor fark edebilirler. Örneğin, endüstriyel kirlilik sonucu ağaç kabukları karardığında beyaz renkli güveler daha kolay avlanmaya başladı ve sayıları azaldı. Avcılar, güvelerin hayatta kalma şansını etkiler ve doğal seçilimin bir sonucu olarak renk değişimine yol açar.

15. Doğal seçilimle ilgili olarak
I. İnsanlar tarafından gerçekleştirilir.
II. Türün sahip olduğu biyolojik çeşitliliği azaltır.
III. Adaptasyonu sağlar.
IV. Kültür canlılarının üretilmesinde kullanılan yöntemdir.
ifadelerinden hangileri doğrudur?
A) I ve II
B) II ve III
C) I, II ve III
D) I , II ve IV
E) ) I, II, III ve IV

CevapB

Soru da bilgiden doğar, cevap da 

Hz. Mevlana

...